
Devlet Hastanesinde veya Üniversite Hastanelerinde Şeffaf Plak Tedavisi Mümkün mü?
- 08 Şub 2025
- 559
Dünya çapında milyonlarca insan florozis nedeniyle dişlerinin görünümünde bozulmalar yaşayabilmektedir. Bu durum, genellikle çocukluk döneminde (özellikle 1-8 yaş arası) aşırı flor alımına bağlı olarak gelişmektedir. Dişlerin dış yüzeyini oluşturan mine tabakasında çeşitli bozukluklara neden olabilmektedir.
Florozis, diş minesinin aşırı flor alması nedeniyle oluşan bir diş sağlığı durumudur. Aslında bu durum, diş minesinin anormal oluşumu ile karakterize edilen kozmetik bir sorundur ve dişlerde çeşitli renk değişimleriyle kendini gösterir.
Bu durum genellikle çocukluk döneminde, özellikle kalıcı dişlerin gelişme aşamasında ortaya çıkar. Daimi dişler, erken çocukluk döneminde diş etlerinin altında çene kemiğinin içinde gelişimlerini sürdürmeye devam eder. Yirmi yaş dişleri haricindeki tüm daimi dişler, görünümlerini yaklaşık 8 yaş civarında tamamlamış olur. Bu gelişim sürecinde aşırı flor alımı, diş minesinde kalıcı yapısal değişikliklere neden olabilmektedir.
Flor, diş çürümelerine karşı koruyucu bir madde olsa da aşırı tüketimi diş minesinde bozulmalara yol açabilmektedir; buna florozis denir. Hafif floroziste dişlerde zararsız beyaz çizgiler ya da noktalar görülürken, ağır vakalarda çukurlaşma ve renk değişiklikleri ortaya çıkar. Florozis hastalık değil, kozmetik bir durumdur ve genellikle diş çürüklerine karşı direnç sağlar. Tedavisi, hafif vakalarda diş beyazlatma ile sınırlı kalırken, daha ileri durumlarda farklı yöntemler uygulanabilmektedir.
Diş gelişimi sırasında aşırı flor maruziyeti, florozis oluşumunun temel nedenidir. Daimi dişler, çocukluk döneminde diş etlerinin altında çene kemiğinde gelişimlerine devam eder ve yaklaşık 8 yaşında (yirmi yaş dişleri hariç) bu gelişim tamamlanır. Bu kritik dönemde aşırı flor alımı, mine tabakasında kalıcı yapısal bozukluklara yol açabilmektedir.
Minenin gelişim aşamaları florozis oluşumunda önemli rol oynar. Özellikle minenin erken maturasyon evresi, flora karşı en hassas dönemdir. Bu evrede, ameloblastlar tarafından salgılanan mine proteinlerinin (amelogeninlerin) hidrolizi ve ortamdan uzaklaştırılması gerçekleşir. Ancak yüksek flor seviyelerinde, bu proteinlerin uzaklaştırılmasında gecikme olmakta ve mineralizasyon süreci bozulmaktadır. Sonuçta dişler ağız ortamına çıktığında mineralizasyonu tamamlanmamış, organik içeriği fazla olan mine yapısı kolayca renkleşir.
Florozis nedir sorusunun fizyolojik cevabı, fluorun hidroksiapatitin yapısına katılarak fluoroapatit kristallerini oluşturmasıdır. Bu süreç normal dozlarda çürüklere karşı koruma sağlarken, aşırı dozlarda mine yapısını bozar.
Oluşumuna katkıda bulunan başlıca flor kaynakları şunlardır:
Bunun dışında, florozis riskini artıran bazı faktörler de vardır. Genetik yatkınlık bazı bireylerde flora karşı duyarlılığı artırabilmektedir. Ayrıca, bazı antibiyotikler, metabolik bozukluklar ve böbrek hastalıkları gibi tıbbi durumlar da risk faktörleri arasındadır.
Önemli bir nokta, florozisin sadece gelişmekte olan dişleri etkilemesidir. Tamamen oluşmuş dişlerde yeni bir florozis tedavisi gerekmez çünkü dişler bir kez geliştikten sonra florozis riski ortadan kalkar. Bu yüzden, çocukluk dönemindeki flor alımının kontrol edilmesi son derece önemlidir.
Florozis belirtilerini tanımak, bu durumu diğer diş sorunlarından ayırt etmek için oldukça önemlidir. Diş hekimi olarak, hastaların en çok dikkatini çeken şey genellikle dişlerdeki renk değişimleridir.
Florozis vakalarını şiddetine göre sınıflandırabiliriz:
Dişlerde görülen florozis, estetik sorunların yanı sıra yapısal değişikliklere de yol açarak diş minesi yüzeyinin pürüzlü ve düzensiz olmasına neden olmaktadır. Bu da diş fırçalamayı zorlaştırabilmektedir. Florozisli dişlerde sıcak, soğuk veya tatlı yiyeceklere karşı hassasiyet artışı yaşanabilmektedir. Aşırı flor alımı diş minesinin demineralizasyonuna bağlı çürük riskini yükseltebilmektedir. Belirtiler genellikle simetrik olup, aynı dişlerin her iki tarafında benzer lekeler görülmektedir. Şiddetli vakalarda yüzeyde çukurcuklar, kırılmalar ve belirgin pürüzlülük oluşabilmektedir. Tedavi planı belirtilerin şiddetine göre belirlenirken, florozisin yoğunluğu alınan flor miktarından çok, kandaki fluor konsantrasyonuyla ilişkilidir. Bu nedenle kişiler arasında değişiklik gösterebilmektedir.
Florozis için uygulanan tedavi yöntemleri, durumun şiddetine göre değişkenlik gösterir. Hafif vakalarda genellikle tedavi gerekli olmayabilir veya basit bir diş beyazlatma işlemi yeterli olabilir. Ancak daha ciddi durumlarda, diş hekimleri çeşitli restoratif teknikler önerebilir.
Orta şiddetteki florozis vakalarında mikroabrazyon tekniği sıklıkla uygulanır. Bu yöntemde, diş minesindeki ince bir tabaka aşındırılarak lekelerin giderilmesi sağlanır. Ardından diş beyazlatma işlemi uygulanabilir. Daha ciddi durumlarda ise rezin infiltrasyonu, kompozit restorasyonlar, porselen lamineler veya kuronlar gibi seçenekler değerlendirilebilir. Şiddetli vakalarda en etkili florozis tedavisi seçenekleri arasında diş kaplamaları yer alır. Bu yöntem, dişlere doğal bir görünüm kazandırırken, aynı zamanda onları güçlendirir ve dayanıklılığını artırır.
Florozis önlenebilir bir durumdur ve özellikle çocukluk döneminde alınacak bazı basit önlemlerle risk azaltılabilir:
3 yaşından küçük çocuklar için florürsüz diş macunu tercih edilmesi önemlidir. Bölgenizdeki su florlaması hakkında bilgi sahibi olmak ve düzenli diş hekimi kontrollerini aksatmamak da florozis nedir sorusunun önleyici yanıtları arasındadır. Böylece, erken tespit ve müdahale mümkün olabilir ve daha fazla hasar önlenebilir.
Çocukluk döneminde aşırı flor alımı nedeniyle diş minesinde oluşan kozmetik bir sorundur. Genellikle 1-8 yaş arasında, kalıcı dişlerin gelişimi sırasında ortaya çıkar ve dişlerde renk değişimleri ile kendini gösterir.
Hafiften şiddetliye doğru değişebilmektedir. Hafif vakalarda dişlerde beyaz noktalar veya çizgiler görülürken, daha şiddetli durumlarda kahverengi, gri hatta siyah lekeler ve çukurlaşmalar oluşabilmektedir.
Evet, florozis tedavi edilebilmektedir. Hafif vakalarda diş beyazlatma işlemleri yeterli olabilirken, daha ciddi durumlarda mikroabrazyon, rezin infiltrasyonu, kompozit restorasyonlar veya porselen lamineler gibi yöntemler uygulanabilmektedir.
Çocuklarda diş macunu kullanımını kontrol etmek, içme suyundaki flor seviyesini takip etmek, flor takviyelerini sadece diş hekimi önerisiyle kullanmak ve küçük çocukların flor içerebilen içecek tüketimini sınırlamak önemlidir.
Florozis genellikle kozmetik bir sorundur ve diş sağlığını doğrudan etkilemez. Hatta florozisli bireyler çürüklere karşı daha dirençli olabilmektedir. Ancak şiddetli vakalarda diş hassasiyeti artabilmektedir. Mine yapısındaki bozulmalar nedeniyle diş fırçalama zorlaşabilmektedir.